30 Nisan 2012 Pazartesi

Tepkisiz

Çok acayip zamanlarda yaşıyoruz ve de çok acayip bi nesiliz gerçekten.Durum cidden vahim(komik).Bir yandan önemli günlerden önce paylaşılan temalı fotoğraflar,bilinçli,vatansever gençlik örnekleri.Tahrisel kahramanlık içerikli durum güncellemeleri ve de alınan beğeni yada gelen olumlu yorumlarla üzerime düşeni yaptım ben arkadaş zihniyeti.Asıl üzücü gerçek şudur ki bizler modern çağın çocuklarıyız.Tepkisizlik en büyük hastalığımız.Bir çoğumuz anma törenlerine daha ilk okuldan itibaren zorla katılırdık.Öğretmenler yoklamayla korkutmasalar kimseninde pek gideceği yoktu işin aslı.Kimsenin milli duygularını ölçmek yada küçümsemek gibi bi derdim yok ama çok farklı bi nesil yetişti ve daha da garibi arkadan hızla gelmekte.Şimdilerde ailenizden yada çevrenizden duyduğunuz '90 lılarda var bi sıkıntı' laflarını bizlerde ikibinliler için kullanacağız ileride.Tepkilerimizi de anca facebook ve twitterdan gösterir olduk.Yaptığımz profil fotosuyla övünür,yazdığımız yazılara gelen yirmi otuz beğeniylede gurur duyar olduk.Şu anda gündem yoğun olarak anma törenlerimizin ve kutlamalarımızın stadlarda yapılıp yapılmaması,bunlara olan katılımlar yada benzeri durumlar işte.Liseden mezun olduktan sonra kaçımız stadlarda törenlere katıldık ki.Konuşmaya gelince bizden daha vatanseveri,ulusalcısı yok ama iş eylem boyutuna gelince kocaman bir sıfırız,bir hiçiz.O kadar kötü durumdayız ki okul kampüslerinde yada sokaklarda kendilerince bi duruma,olaya tepki koyan insanlarla bile taşak geçer duruma gelmişiz.En büyük tepkimiz facete ve twiterda yatmadan önce yılmaz özdil yazıları paylaşmak.Yarında yine pek önemli bi gün hayatımızda.Profillerimiz tekrar 1 Mayıs temalarıyla dolup taşacak ve çav bella şarkıları,nazım şiirleri de duvarlarımızı süslüyecek;tabi öncesinde veya sonrasında paylaştığımız komik videolar ilginç gollerin devamında.Şimdiden yarın sokaklarda olacak,en azından inandığı doğrular adına mücadele etme gayretinde olan insanların ayaklarına,yüreklerine sağlık.Sosyal medyadan tepki göstermeye çalışanlarada iyi geceler güzel UYKULAR...

24 Nisan 2012 Salı

Kendine Demokrat

Sosyal demokrat bir ailenin çocuğu olarak doğmuşuz.Rakı sofrasında ülke kurtarılmış bizde de elbet. Can Yücel şiirleri okumuşuz.Grup Yorum-Zülfü Livaneli dinlemişiz.Orta okula geldiğimizde de Dar Ağacında Üç Fidan-Gülün Solduğu Akşamı okumuşuz.Kendi doğrularını kısa zamanda öğretmiş ailelerimizde bizede herkese yapılan gibi aslında.Sonrasında az biraz büyümüşüz; her ülkücüye faşist, her dindara yobaz der olmuşuz.68 lere,80 lere üzülmüşüz 28 Şubatta zil takar oynar olmuşuz.Uğur Mumcu öldüğünde bir dakika karanlığa gömülüp tencere,kaşık çıkmışız balkona; vurmuşuzda, bağırmışızda acımızdan ama Gaffar Okkan öldüğünde aynı hassasiyeti gösterememişiz.Askeri sevmişiz,polise sövmüşüz.Derken aslında sosyal demokrat yerine kendimize demokrat olmuşuz.Sonra dışarı çıktığımızda evimizden farketmişiz aslında olaylar öğrendiğimiz gibi daha dorusu öğretildiği gibi değilmiş.İnsanları dinleyince anlamaya çalışınca aslında herkesin derdi de birmiş.Tam terside mevcut tabi bu durumların sadece bizde böyle değil bunlar.İzmir'de doğduk bir de göçmen bir ailenin çocuğuyuz diye bizde böyle iken Erzurum'da doğan arkadaşta biraz farklı ceryan etmiş.Deniz lafını duyunca bölücü demiş.İçki görünce dinsiz vs. vs.Bu örnekler çokca bakarsanız.Aslında doğar doğmaz bir rol biçilmiş hepimize bunun dışına çıkanımızda pek az olmuş.Her yazma isteğinin bir sebebi vardır ya bu yazının da sebebi yurttaki ilk üç aydaki gözlemlerim.Odaya girdim tabi allahtan yanımda İzmir'den arkadaşım Ozan var.Tanıştık ettik herkesle.Memleketler Erzurum,Ordu,Çankırı,Eskişehir sırasıyla.Ozan da aslen Van lı(ama onbeş yıldır İzmir'de yaşıyor)Dedim bi egeli ben kaldım.İşimiz zor biraz yani sıkıntı büyük.Ortam benim sulu şakalarımı küfürlü konuşmalarımı kaldırcak gibi değil fazlaca milliyetçi muhafazakar.Azınlık olunca farkettim benim bildiğim gibi değilmiş pek olaylar.Samimiyetimizde artınca odadakilerle tartışmaya başlamışız her akşam bi konuda.Din-siyaset aklımıza ne gelirse.Herkesin kendi doğruları olduğunu görmüşüm tabi.Kimseninde gerçekler falan umrunda değil varsa yoksa aileden ve yaşadığımız yetiştiğimiz çevreden öğrendiğimiz doğrularımız ve tartışmada birbirimizi anlamaktan çok galip gelme sevdamız.Çok şey katmışız aslında birbirimize farkında olmadan.Derken yurttan çıkmaya yakın farkettim.Tartışmalarda ne kadar siyah-beyaz kadar farklı gözüksekte özümüzde o kadar da farklı değilmişiz bu arkadaşlarla.Aynı topraktan beslenmişiz,yetişmişiz farklı dallarda filizlenmişiz sadece.

22 Nisan 2012 Pazar

Kimi Sevsem Sensin

kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor

her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor

kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum

Bir arkadaşımın yazısından esinlenerek yazayım dedim. Demiş ki tek atımlık bir kurşun mu yoksa aşk? Yok ya dedim olur mu öle şey aşık oldun oldun bir kere,kaçırdın mı o ilkini, olmaz mı yani bir ikincisi? Yok dedi tam öle değil o iş ikincisi üçüncüsü elbet gelir ama o gelenlerde hep ilkinin bir parçası değilmidir.Hep ilk insanın bir parçasına mı aşık oluyoruz yada onun yansımasına mı? O'ndan sonrakileri düşün bi dedi. Hepsi bir benzeri değilmiydi? Hepsinin kokusu aynı yada saçlarını tarayışı bile aynı değilmiydi? Hepsi esmer değilmiydi?Eminim vurulma sebebin bile aynıdır hepsine.Kaldım öle bi süre düşündüm sadece. Gözümün önüne geldi O'ndan sonrakiler.Hepsinin silüeti aynı aslında.Yok dedim öle değildir.Aşk zaten bi kavuşamama halidir bana göre,kavuşamayınca da insan takıntı yapar büyütür kafasında sonunda da alışır aslında bu duruma kabullenemez hiç bir zaman ama alışır zamanla.Sonra içten içe küfrederek kabullendim tek kurşunluk olduğuna.Alıştım da zamanla.























Siyah Beyaz

Galatasaraydan nefret eden Fenerbahçeli bir babanın oğlu olarak gelmişim dünyaya ismi Rıdvan mı Anıl mı olsun tartışmalarının nihayetinde annem galip gelmiş Anıl da karar kılınmış.90lı yıllarında etkisi belkide babam ısrar etmemiş Fenerli olmam için çok fazla.Düşünmüş heralde Beşiktaşlı olsunlar Baba Hakkının takımını tutsunlar.Zaten Gordon Milne anamızı ağlattı bari çocukların yüzü gülsün büyüyünce diye tabi ilerleyen zamanlarda öle olmadığını da görmüşüz :) Nese bunlardan bahsetmeye pek gerek yok.Asıl diyeceğim ilk tanıştığım gün belkide siyah-beyaz aşkla!! 96 yılı sanırım yeni yeni farkındalık artıyor futbola ve Beşiktaşıma karşı.Beşiktaş-Fener maçı babam son dubleyi doldurdu maçın bitmesini bekliyor belkide.Dakika 90.Sergen geçti topun başına az önce kullandığı yere yakın bir noktadan bir frikik daha kalede de efsane Rüştü Reçber.Acaba dememe kalmadan Sergen attı Rüştü nün tüm çabalarına rağmen gol oldu.O gol belki benim bugünkü tutkumu başlatan.Düşünün ki ilk hatırladığım şampiyonluk on iki yaşımda geldi ama onca başarısızlık ve hezimete rağmen hiç azalmadı sevgimiz aksine katlanarak büyüdü.Annem babam abimden sonra en çok Şifo Mehmet i sevdim.İlk bayram harçlığımla Amokachi nin formasını aldım.Babamada helal olsun fenerli olmasına rağmen hiç gocunmadı İzmir de oynanan Beşiktaş maçlarına hep götürdü bizi.Geçenlerde twitterda yazmış biri Beşiktaşlılar platonik takılıyor diye.Sevinmiyoruz ama inadına seviyoruz belki farkımızı yaratan da bu son yıllarda.Ama takım ve taraftar olarakta en zor dönemden geçiyoruz taraftar bile artık yeter noktasına geldi.Takımdan yönetimden ve teknik heyetten tamamen umut kesildi.Her sezon sonu önümüzdeki senenin planlarına başladık lafları bir ritüele dönüştü ve artık sabır da kalmadı,rakiplerle aradaki fark son yıllara göre epey açıldı.Ama tüm Beşiktaşlıların hatırlaması gereken bi durum var.Biz hiç bir zaman diğer iki büyük takımın taraftarı gibi olmadık.Başarı endeksli bir sevgimiz olmadı.Ne stad yaktık başarısızlıktan dolayı 8 maç ceza aldık ne de çokta önemli olmayan bi Pendik maçı kaybedildi diye efsane futbolcumuzu(Rüştü) dövmeye kalktık.Biz taraftar olarak hiç bir zaman nankör olmadık.(bknz gese).Övündükleri başarılara imza atan ve alınan kupalardaki en büyük pay sahiplerine yapılan muameleye bakın yeter.Her zaman hakeden futbolcumuzun arkasında olduk sonunda kadar.Beşiktaşımızın çocuğudur dedik her durumda arkasında durduk.Hata yapmadık mı yaptık elbet haketmeyen futbolcuya gereğinden fazla destek olduk.Sene 2012 hala Şifo-Amokachi formalarıyla maçlara gittik.Tamamen endüstriyelleşen futbolda kulübe diğer iki büyük kulübün taraftarı kadar destek olamadık.Yeni ve çok sıkıntılı bi dönem tekrar başlıyor.Teknik direktör,oyuncu belirsizlikleriyle dolu bir süreç.Bu ekonomik yapı ve vurdum duymaz futbolcularla gelecek sezon da hüsran gibi gözüküyor.Ama önce her taraftar kendine baksın.Son üç yılda ne kadar harcadınız takımınız için kaç deplasmana gittiniz kaç kez İnönüye gittiniz imkanınız varken.Yeni sezon öncesi herkes kendi üzerine düşeni yapsın ve şunu unutmasın Büyük Beşiktaş ve Büyük Beşiktaş Taraftarı maç kaybetmekle veya şampiyonluğun gitmesiyle değer kaybetmez.

Ordan Burdan

Geçenlerde ilkokul 3. sınıfta yazdığımız paragraf kompozisyon karışımı yazının etkisiyle de yazmak istedim biraz.Neler yazmamışız ki o paragraflarda.Hoca demiş hayattaki beklentilerinizi yazın diye.Başlamışız sırasıyla: Hayırlı bir evlat olalım.Vatanımıza milletimize hayırlı bir insan olalım ve ardından o zamanlar duyduğumuz hoşumuza giden meslekleri sıralamışız 9 yaşındaki birinin hayal gücüyle.Zaman geçmiş ailemize ülkemize hayırlı olma derdiyle kendimize hayırsız bir insan olmuşuz farketmeden.Sonradan fark etmişiz ki aslında her şey belirlenmiş hayatımızda rotamız belli biz sadece ufak tefek değişiklikler yapabiliyoruz.Dışına çıkamıyoruz ve bir çoğumuz kabuğumuzu hiç bir zaman kıramıyoruz.Ne zaman ki yaş kemale eriyor keşkelerimiz başlıyor.Geçenlerde bir arkadaşım dedi ki sana çok kısa bir soru sorcam.'MUTLUMUSUN ?' Nasıl yani dedim.Tabi ki mutluyum.Peki dedi bu mu istediğin hayat yani bundan 5 sene önce Eskişehir de kimya mühendisliği mi okumak istiyordun?Mezun olunca yedi yirmi dört bir şirkette çalışmak mı amacın?Alışagelmiş bir soru belki ama yarın hayatının son günü olsa pişman olmaz mısın şu an yaşadığın hayata? Yada son günü de geç son on yılı olsa hayatının neleri değiştirirdin yaşamında? Yıllar geçtikçe görüyoruz ki, asıl olmak istediği yerde olamayan bir yığın insan.Cesaret edememiş, okul-askerlik-aile kurma-çoluk çocuğa karışma ritüelini bir güzel gerçekleştirmiş nedenini bilmeden.Sonra baktım ki bizi en çok sevdiğimizi düşündüğümüz insanlar olan ailelerimiz bu hayat yarışında en büyük kamburlarımız olabiliyorlar.Onların istedikleri hayatları neden nasıl demeden yaşıyoruz.Ne yaparsak yapalım dışına çıkmak çok zor,hayalimizde hayatı yaşamak neredeyse imkansız.Gitmeyi çok istiyoruz ama kimseninde gitmek için yeterli cesareti yok bakarsanız.Ailelerimiz ve toplumun istediği hayatları yaşıyoruz.Bu yüzden değilmidir ki zaten isimlerimizin Yusuf Deniz,Mustafa Kemal,Alparslan yada Muhammed olması. O kadar korkuyorlar ki başka bir şey oluruz diye hapsediyolar içine,dışarı hiç çıkamayalım diye.Aslında tek ihtiyacımız olan biraz daha cesaret.