30 Nisan 2012 Pazartesi
Tepkisiz
24 Nisan 2012 Salı
Kendine Demokrat
Sosyal demokrat bir ailenin çocuğu olarak doğmuşuz.Rakı sofrasında ülke kurtarılmış bizde de elbet. Can Yücel şiirleri okumuşuz.Grup Yorum-Zülfü Livaneli dinlemişiz.Orta okula geldiğimizde de Dar Ağacında Üç Fidan-Gülün Solduğu Akşamı okumuşuz.Kendi doğrularını kısa zamanda öğretmiş ailelerimizde bizede herkese yapılan gibi aslında.Sonrasında az biraz büyümüşüz; her ülkücüye faşist, her dindara yobaz der olmuşuz.68 lere,80 lere üzülmüşüz 28 Şubatta zil takar oynar olmuşuz.Uğur Mumcu öldüğünde bir dakika karanlığa gömülüp tencere,kaşık çıkmışız balkona; vurmuşuzda, bağırmışızda acımızdan ama Gaffar Okkan öldüğünde aynı hassasiyeti gösterememişiz.Askeri sevmişiz,polise sövmüşüz.Derken aslında sosyal demokrat yerine kendimize demokrat olmuşuz.Sonra dışarı çıktığımızda evimizden farketmişiz aslında olaylar öğrendiğimiz gibi daha dorusu öğretildiği gibi değilmiş.İnsanları dinleyince anlamaya çalışınca aslında herkesin derdi de birmiş.Tam terside mevcut tabi bu durumların sadece bizde böyle değil bunlar.İzmir'de doğduk bir de göçmen bir ailenin çocuğuyuz diye bizde böyle iken Erzurum'da doğan arkadaşta biraz farklı ceryan etmiş.Deniz lafını duyunca bölücü demiş.İçki görünce dinsiz vs. vs.Bu örnekler çokca bakarsanız.Aslında doğar doğmaz bir rol biçilmiş hepimize bunun dışına çıkanımızda pek az olmuş.Her yazma isteğinin bir sebebi vardır ya bu yazının da sebebi yurttaki ilk üç aydaki gözlemlerim.Odaya girdim tabi allahtan yanımda İzmir'den arkadaşım Ozan var.Tanıştık ettik herkesle.Memleketler Erzurum,Ordu,Çankırı,Eskişehir sırasıyla.Ozan da aslen Van lı(ama onbeş yıldır İzmir'de yaşıyor)Dedim bi egeli ben kaldım.İşimiz zor biraz yani sıkıntı büyük.Ortam benim sulu şakalarımı küfürlü konuşmalarımı kaldırcak gibi değil fazlaca milliyetçi muhafazakar.Azınlık olunca farkettim benim bildiğim gibi değilmiş pek olaylar.Samimiyetimizde artınca odadakilerle tartışmaya başlamışız her akşam bi konuda.Din-siyaset aklımıza ne gelirse.Herkesin kendi doğruları olduğunu görmüşüm tabi.Kimseninde gerçekler falan umrunda değil varsa yoksa aileden ve yaşadığımız yetiştiğimiz çevreden öğrendiğimiz doğrularımız ve tartışmada birbirimizi anlamaktan çok galip gelme sevdamız.Çok şey katmışız aslında birbirimize farkında olmadan.Derken yurttan çıkmaya yakın farkettim.Tartışmalarda ne kadar siyah-beyaz kadar farklı gözüksekte özümüzde o kadar da farklı değilmişiz bu arkadaşlarla.Aynı topraktan beslenmişiz,yetişmişiz farklı dallarda filizlenmişiz sadece.
22 Nisan 2012 Pazar
Kimi Sevsem Sensin
kimi sevsem sensin / hayret
sevgi hepsini nasıl değiştiriyor
gözleri maviyken yaprak yeşili
senin sesinle konuşuyor elbet
yarım bakışları o kadar tehlikeli
senin sigaranı senin gibi içiyor
kimi sevsem sensin / hayret
senden nedense vazgeçilemiyor
her şeyi terk ettim / ne aşk ne şehvet
sarışın başladığım esmer bitiyor
anlaşılmaz yüzü koyu gölgeli
dudakları keskin kırmızı jilet
bir belaya çattık / nasıl bitirmeli
gitar kımıldadı mı zaman deliniyor
kimi sevsem sensin / hayret
kapıların kapalı girilemiyor
kimi sevsem sensin / senden ibaret
hepsini senin adınla çağırıyorum
arkamdan şımarık gülüşüyorlar
getirdikleri yağmur / sende unuttuğum
hani o sımsıcak iri çekirdekli
senin gibi vahşi öpüşüyorlar
kimi sevsem sensin / hayret
in misin cin misin anlamıyorum
Bir arkadaşımın yazısından esinlenerek yazayım dedim. Demiş ki tek atımlık bir kurşun mu yoksa aşk? Yok ya dedim olur mu öle şey aşık oldun oldun bir kere,kaçırdın mı o ilkini, olmaz mı yani bir ikincisi? Yok dedi tam öle değil o iş ikincisi üçüncüsü elbet gelir ama o gelenlerde hep ilkinin bir parçası değilmidir.Hep ilk insanın bir parçasına mı aşık oluyoruz yada onun yansımasına mı? O'ndan sonrakileri düşün bi dedi. Hepsi bir benzeri değilmiydi? Hepsinin kokusu aynı yada saçlarını tarayışı bile aynı değilmiydi? Hepsi esmer değilmiydi?Eminim vurulma sebebin bile aynıdır hepsine.Kaldım öle bi süre düşündüm sadece. Gözümün önüne geldi O'ndan sonrakiler.Hepsinin silüeti aynı aslında.Yok dedim öle değildir.Aşk zaten bi kavuşamama halidir bana göre,kavuşamayınca da insan takıntı yapar büyütür kafasında sonunda da alışır aslında bu duruma kabullenemez hiç bir zaman ama alışır zamanla.Sonra içten içe küfrederek kabullendim tek kurşunluk olduğuna.Alıştım da zamanla.
Siyah Beyaz
Ordan Burdan
Geçenlerde ilkokul 3. sınıfta yazdığımız paragraf kompozisyon karışımı yazının etkisiyle de yazmak istedim biraz.Neler yazmamışız ki o paragraflarda.Hoca demiş hayattaki beklentilerinizi yazın diye.Başlamışız sırasıyla: Hayırlı bir evlat olalım.Vatanımıza milletimize hayırlı bir insan olalım ve ardından o zamanlar duyduğumuz hoşumuza giden meslekleri sıralamışız 9 yaşındaki birinin hayal gücüyle.Zaman geçmiş ailemize ülkemize hayırlı olma derdiyle kendimize hayırsız bir insan olmuşuz farketmeden.Sonradan fark etmişiz ki aslında her şey belirlenmiş hayatımızda rotamız belli biz sadece ufak tefek değişiklikler yapabiliyoruz.Dışına çıkamıyoruz ve bir çoğumuz kabuğumuzu hiç bir zaman kıramıyoruz.Ne zaman ki yaş kemale eriyor keşkelerimiz başlıyor.Geçenlerde bir arkadaşım dedi ki sana çok kısa bir soru sorcam.'MUTLUMUSUN ?' Nasıl yani dedim.Tabi ki mutluyum.Peki dedi bu mu istediğin hayat yani bundan 5 sene önce Eskişehir de kimya mühendisliği mi okumak istiyordun?Mezun olunca yedi yirmi dört bir şirkette çalışmak mı amacın?Alışagelmiş bir soru belki ama yarın hayatının son günü olsa pişman olmaz mısın şu an yaşadığın hayata? Yada son günü de geç son on yılı olsa hayatının neleri değiştirirdin yaşamında? Yıllar geçtikçe görüyoruz ki, asıl olmak istediği yerde olamayan bir yığın insan.Cesaret edememiş, okul-askerlik-aile kurma-çoluk çocuğa karışma ritüelini bir güzel gerçekleştirmiş nedenini bilmeden.Sonra baktım ki bizi en çok sevdiğimizi düşündüğümüz insanlar olan ailelerimiz bu hayat yarışında en büyük kamburlarımız olabiliyorlar.Onların istedikleri hayatları neden nasıl demeden yaşıyoruz.Ne yaparsak yapalım dışına çıkmak çok zor,hayalimizde hayatı yaşamak neredeyse imkansız.Gitmeyi çok istiyoruz ama kimseninde gitmek için yeterli cesareti yok bakarsanız.Ailelerimiz ve toplumun istediği hayatları yaşıyoruz.Bu yüzden değilmidir ki zaten isimlerimizin Yusuf Deniz,Mustafa Kemal,Alparslan yada Muhammed olması. O kadar korkuyorlar ki başka bir şey oluruz diye hapsediyolar içine,dışarı hiç çıkamayalım diye.Aslında tek ihtiyacımız olan biraz daha cesaret.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)